1. Anasayfa
  2. KURAN-I KERİM

Kamer Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu

Kamer Suresi – Arapça ve Türkçe Okunuşu
Kamer Suresi Arapça ve Türkçe Okunuşu
0

Kamer Suresi Arapça okunuşu​

Kamer Suresi Arapça Dinle

Kamer Suresi Türkçe Okunuşu​

Bismillâhirrahmânirrahîm.

  1. Ikterabetis saatu venşakkal kamer
  2. Ve iyyerav ayetey yu’ridu ve yekulu sıhrun mustemir.
  3. Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr
  4. Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer
  5. Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur
  6. Fe tevelle anhum yevme yed’ud daı ila şey’in nukur
  7. Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir
  8. Muhtıyne iled a’ yekulul kafirune haza yevmun azir
  9. Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir
  10. Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır
  11. Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir
  12. Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir
  13. Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur
  14. Tecri bi a’yunina cezael li men kane kufir
  15. Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir
  16. Fe keyfe kane azabi ve nuzur
  17. Ve le kad yessernal kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
  18. Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur
  19. İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
  20. Zenziun nase ke ennehum a’cazu nahlim munkaır
  21. Fe keyfe kane azabi ve nuzur
  22. Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
  23. Kezzebet semudu bin nuzur
  24. Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur
  25. Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir
  26. Seya’lemune ğadem menil kezzabul eşir
  27. İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir
  28. Ve nebbi’hum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar
  29. Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar
  30. Fe keyfe kane azabi ve nuzur
  31. İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir
  32. Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel min muddekir
  33. Kezzebet kavmu lutım bin nuzur
  34. İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar
  35. Nı’metem min ındina kezalike neczi men şeker
  36. Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur
  37. Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna a’yunehum fe zuku azabi ve nuzur
  38. Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr
  39. Fe zuku azabi ve nuzur
  40. Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
  41. Ve le kad cae ale fir’avnen nuzur
  42. Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir
  43. E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur
  44. Em yekulune nahnu cemium muntesır
  45. Seyuhzemul cem’u ve yuvelluned dubur
  46. Belis saatu mev’ıduhum ves saatu edha ve emerr
  47. İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur
  48. Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar
  49. İnna kulle şey’in halaknahu bi kader
  50. Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar
  51. Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir
  52. Ve kullu şey’in fealuhu fiz zubur
  53. Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar
  54. İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher
  55. Fi mak’adi sıdkın ınde melikim muktedir

Kamer Suresi Türkçe Dinle

Kamer Suresi’nin Anlamı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

  1. Kıyâmet yaklaştı ve ay yarıldı.
  2. Fakat müşrikler ne zaman bir mûcize görseler sırtlarını döner ve: “Bu, öteden beri süregelen kuvvetli bir büyüdür” derler.
  3. Onlar Peygamber’i de, onun gösterdiği mûcizeyi de yalanlamakta ve kendi bâtıl arzularına uymaktadırlar. Ama şunu bilsinler ki, iyi veya kötü her işin ulaşacağı bir sonucu ve gerçekleşeceği belli bir zamanı vardır.
  4. Doğrusu onlara, inandıkları takdirde kendilerini içinde bulundukları inkâr bataklığından çekip çıkaracak nice mühim haberler gelmiştir.
  5. Bu Kur’an ve içindeki âyetler aklını kullanabilenler için mükemmel bir hikmet ve açık bir ibrettir! Ne var ki, inkârda ısrar edenlere uyarılar fayda vermiyor!
  6. Dolayısıyla üzerlerine varmaktan artık vazgeç! Çünkü bir gün gelecek, bir dâvetçi onları hiç görülmemiş, tanınmamış dehşetteki bir gerçeğe çağıracaktır.
  7. O gün onlar, gözleri zillet ve dehşet içinde öne düşmüş olarak kabirlerinden çıkacak; yayılmış çekirgeler gibi dalga dalga her tarafı kaplayacaklar.
  8. Tam bir teslimiyet içinde süratle koşacaklar dâvetçiye doğru. Kâfirler: “Bugün, çok çetin bir gün!” diye feryat edecek.
  9. Bunlardan önce Nûh kavmi de yalanlamıştı. Kulumuz Nûh’u yalancı saymakta ısrar ettiler, ona: “Delinin teki!” dediler. Kulumuz saygısızca incitildi, tebliğden zorla engellendi.
  10. Nihâyet o da Rabbine: “Ben mağlup düştüm. Artık dinine yardım et, intikâmımı sen al!” diye yalvardı.
  11. Biz de nehirler gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.
  12. Yeri de coşkun kaynaklar hâlinde fışkırttık. Nihâyet gökten boşalan ve yerden fışkıran sular, takdir edilmiş bir işin gerçekleşmesi için birleşiverdi.
  13. Nûh’u da tahtalarla yapılmış ve çivilerle çakılmış bir gemiye bindirdik.
  14. O gemi, inkâr ve hakârete uğramış, kadri bilinmemiş kıymetli kulumuza bir mükâfat olarak, bizim gözetimimiz altında akıp gidiyordu.
  15. Biz bunu gelecek nesillere bir ibret levhası olarak bıraktık. Hani bundan ibret ve ders almak isteyen?
  16. Nasılmış benim cezalandırmam ve tehdîdim! Görsünler bakalım!
  17. Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?
  18. Âd kavmi de peygamberleri Hûd’u yalanladı. Nasılmış benim cezalandırmam ve tehdîdim! Görsünler bakalım!
  19. Onların üzerine uğursuzluğu devamlı olan bir günde gürültülü, dondurucu şiddetli bir kasırga gönderdik.
  20. Öyle bir kasırga ki insanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi tâ temelinden koparıp fırlatıyordu.
  21. Nasılmış benim cezalandırmam ve tehdîdim! Görsünler bakalım!
  22. And olsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?
  23. Semûd kavmi de kendilerini uyaran peygamberleri yalanladı.
  24. Dediler ki: “İçimizden bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz büyük bir sapıklık ve çılgınlığa düşmüş oluruz!”
  25. “Ne yani, vahiy içimizden zengin ve asil başka biri bulunamayıp ona mı indirilmiş? Bilakis o tam bir yalancı ve şımarığın tekidir!”
  26. Allah Sâlih’e şöyle buyurdu: “Merak etmesinler! Yarın onlar yalancı ve şımarığın kim olduğunu bilecekler!”
  27. “Biz onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderiyoruz. Şimdi sen onların ne yapacağını gözetle ve eziyetlerine sabret!”
  28. “Suyun deve ile onlar arasında nöbetleşe olacağını kendilerine haber ver. İçme sırası kiminse o gelip suyunu alsın!”
  29. Fakat onlar, içlerindeki en azgın arkadaşlarını çağırıp onu kışkırttılar. O da bıçağını kapıp deveyi hunharca kesiverdi.
  30. Nasılmış benim cezalandırmam ve tehdîdim! Görsünler bakalım!
  31. Üzerlerine korkunç bir çığlık gönderdik de, davar ağılındaki kuru otlar ve çalı çırpı gibi kırılıp dökülüverdiler.
  32. And olsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?
  33. Lût kavmi de kendilerini uyaran peygamberleri yalanladı.
  34. Biz de üzerlerine taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Ancak Lût’un âilesi müstesnâ. Onları seher vakti kurtardık.
  35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte şükredenleri biz böyle mükâfatlandırırız.
  36. Lût onları bizim şiddetli azabımıza karşı uyarmıştı. Fakat onlar uyarıları şüpheyle karşılayıp, bunları yalanladılar.
  37. Üstelik Lût’tan, genç erkek suretinde gelen misâfirlerini, çirkin ve hayâsız emelleri için kendilerine teslim etmesini istediler. Bunun üzerine biz de onların gözlerini silme kör ettik. “Haydi tadın azabımı ve uyarılarımın sonucunu!” dedik.
  38. Bir sabah vakti, önüne geçilemez ve yakalarını bir daha bırakmayacak bir azap onları kıskıvrak yakalayıverdi.
  39. Haydi tadın azabımı ve uyarılarımın sonucunu!
  40. Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?
  41. Firavun hanedanına da kendilerini uyaran peygamberler gelmişti.
  42. Onlar âyetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir zâtın şânına yaraşır bir tarzda yakalayıp helâk ettik!
  43. Şimdi söyleyin ey müşrikler! Sizin kâfirleriniz, bahsedilen o kâfirlerden daha mı üstün ve güçlü? Onlar cezalandırılırken siz kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Yoksa kutsal kitaplarda sizin Allah’ın azabından muaf olduğunuza dâir bir senediniz mi var?
  44. Yoksa onlar “Biz tam bir dayanışma içinde, yenilmez bir topluluğuz” mu diyorlar?
  45. Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.
  46. Hayır! Onlara va’dedilen asıl ceza vakti, kıyâmet günüdür. Kıyâmet gününün azabı, dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır!
  47. Şüphesiz inkârcı suçlular, cennetin çok uzağında ve alevli ateşler içinde olacaklardır.
  48. O gün ateşte yüzleri üstü süründürülecekler. Kendilerine: “Cehennem alevlerinin dokunuşunu, okşayışını tadın, bakalım!” denilecek.
  49. Şüphesiz biz her şeyi dakik, şaşmaz bir ölçüye ve bir kadere göre yarattık.
  50. Olmasını istediğimiz şeyle ilgili emrimiz, başka değil, bir “Ol!” demektir; bir göz kırpması gibi hızlıdır.
  51. Gerçekten biz daha önce sizin gibi nice toplumları helâk ettik. Hiç düşünüp ibret alacak yok mu?
  52. Onların yaptığı her şey defterlerde kayıtlıdır.
  53. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.
  54. Allah’a gönülden saygı besleyen, O’na karşı gelmekten sakınıp emirlerine titizlikle uyanlar ise cennet bahçelerinde ve ırmak kenarlarındadırlar.
  55. Gücü her şeye yeten ve hükmü her şeye geçen Hükümdar’ın huzurunda, hoşnut olacakları çok şerefli bir hak ve dürüstlük meclisindedirler.
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir