Saffat Suresi Arapça okunuşu
Saffat Suresi Arapça Dinle
Saffat Suresi Türkçe Okunuşu
Bismillâhirrahmânirrahîm.
- Ves saffati saffa.
- Fez zacirati zecra.
- Fet taliyati zikra.
- İnne ilahekum le vahıd.
- Rabbus semavati vel ardı ve ma beynehuma ve rabbul meşarık.
- İnna zeyyennes semaed dunya bi ziynetinil kevakib.
- Ve hıfzan min kulli şeytanin marid.
- La yessemmeune ilel meleil a’la ve yukzefune minkulli canib.
- Duhuran ve lehum azabun vasib.
- İlla men hatıfel hatfete fe etbeahu şihabun sakib.
- Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halakna, inna halaknahum min tinin lazib.
- Bel acibte ve yesharun.
- Ve iza zukkiru la yezkurun.
- Ve iza raev ayeten yesteshırun.
- Ve kalu in haza illa sihrun mubin.
- E iza mitna ve kunna turaben ve izamen e inna le meb’usun.
- E ve abaunel evvelun.
- Kul neam ve entum dahırun.
- Fe innema hiye zecretun vahıdetun fe iza hum yenzurun.
- Ve kalu ya veylena haza yevmud din.
- Haza yevmul faslillezi kuntum bihi tukezzibun.
- Uhşurullezine zalemu ve ezvacehum ve ma kanu ya’budun.
- Min dunillahi fehduhum ila sıratıl cahim.
- Vakıfuhum innehum mes’ulun.
- Ma lekum la tenasarun.
- Bel humul yevme musteslimun.
- Ve akbele ba’duhum ala ba’dın yetesaelun.
- Kalu innekum kuntum te’tunena anil yemin.
- Kalu bel lem tekunu mu’minin.
- Ve ma kane lena aleykum min sultan, bel kuntum kavmen tagin.
- Fe hakka aleyna kavlu rabbina inna le zaıkun.
- Fe agveynakum inna kunna gavin.
- Fe innehum yevme izin fil azabi muşterikun.
- İnna kezalike nef’alu bil mucrimin.
- İnnehum kanu iza kile lehum la ilahe illallahu yestekbirun.
- Ve yekulune e inna le tariku alihetina li şairin mecnun.
- Bel cae bil hakkı ve saddakal murselin.
- İnnekum le zaikul azabil elim.
- Ve ma tuczevne illa ma kuntum ta’melun.
- İlla ibadallahil muhlesin.
- Ulaike lehum rizkun ma’lum.
- Fevakih, ve hum mukremun.
- Fi cennatin naim.
- Ala sururin mutekabilin.
- Yutafu aleyhim bi ke’sin min main.
- Beydae lezzetin liş şaribin.
- La fiha gavlun ve la hum anha yunzefun.
- Ve indehum kasıratut tarfı in.
- Ke enne hunne beydun meknun.
- Fe akbele ba’duhum ala ba’dın yetesaelun.
- Kale kailun minhum inni kane li karin.
- Yekulu e inneke le minel musaddikin.
- E iza mitna ve kunna turaben ve izamen e inna le medinun.
- Kale hel entum muttaliun.
- Fettalea fe reahu fi sevail cahim.
- Kale tallahi in kidte le turdin.
- Ve lev la ni’metu rabbi le kuntu minel muhdarin.
- E fe ma nahnu bi meyyitin.
- İlla mevtetenel ula ve ma nahnu bi muazzebin.
- İnne haza le huvel fevzul azim.
- Li misli haza fel ya’melil amilun.
- E zalike hayrun nuzulen em şeceretuz zakkum.
- İnna cealnaha fitneten liz zalimin.
- İnneha şeceretun tahrucu fi aslil cahim.
- Tal’uha ke ennehu ruusuş şeyatin.
- Fe innehum le akilune minha fe maliune min hel butun.
- Summe inne lehum aleyha le şevben min hamim.
- Summe inne merciahum le ilel cahim.
- İnnehum elfev abaehum dalline.
- Fe hum ala asarihim yuhreun.
- Ve lekad dalle kablehum ekserul evvelin.
- Ve lekad erselna fi him munzirin.
- Fanzur keyfe kane akibetul munzerin.
- İlla ibadallahil muhlasin.
- Ve lekad nadana nuhun fe le ni’mel mucibun.
- Ve necceynahu ve ehlehu minel kerbil azim.
- Ve cealna zurriyyetehu humul bakin.
- Ve terekna aleyhi fil ahirin.
- Selamun ala nuhın fil alemin.
- İnna kezalike neczil muhsinin.
- İnnehu min ibadinel mu’minin.
- Summe agraknel aharin.
- Ve inne min şiatihi le ibrahim.
- İz cae rabbehu bi kalbin selim.
- İz kale li ebihi ve kavmihi maza ta’budun.
- E ifken aliheten dunallahi turidun.
- Fe ma zannukum bi rabbil alemin.
- Fe nazara nazraten fin nucum.
- Fe kale inni sakim.
- Fe tevellev anhu mudbirin.
- Feraga ila alihetihim fe kale e la te’kulun.
- Ma lekum la tentıkun.
- Feraga aleyhim darben bil yemin.
- Fe akbelu ileyhi yeziffun.
- Kale e ta’budune ma tenhıtun.
- Vallahu halakakum ve ma ta’melun.
- Kalubnu lehu bunyanen fe elkuhu fil cahim.
- Fe eradu bihi keyden fe cealna humul esfelin.
- Ve kale inni zahibun ila rabbi seyehdin.
- Rabbi heb li mines salihin.
- Fe beşşernahu bi gulamin halim.
- Fe lemma belega meahus sa’ye kale ya buneyye inni era fil menami enni ezbehuke fanzur maza tera, kale ya ebetif’al ma tu’meru seteciduni inşaallahu mines sabirin.
- Fe lemma eslema ve tellehu lil cebin.
- Ve nadeynahu en ya ibrahim.
- Kad saddakter ru’ya, inna kezalike neczil muhsinin.
- İnne haza le huvel belaul mubin.
- Ve fedeynahu bi zibhın azim.
- Ve terekna aleyhi fil ahirin.
- Selamun ala ibrahim.
- Kezalike neczil muhsinin.
- İnnehu min ibadinel mu’minin.
- Ve beşşernahu bi ishaka nebiyyen mines salihin.
- Ve barekna aleyhi ve ala ishak, ve min zurriyyetihima muhsinun ve zalimun li nefsihi mubin.
- Ve lekad menenna ala musa ve harun.
- Ve necceyna huma ve kavme huma minel kerbil azim.
- Ve nasarnahum fe kanu humul galibin.
- Ve ateyna humel kitabel mustebin.
- Ve hedeyna humes sıratal mustekim.
- Ve terekna aleyhima fil ahirin.
- Selamun ala musa ve harun.
- İnna kezalike neczil muhsinin.
- İnne huma min ibadinel mu’minin.
- Ve inne ilyase le minel murselin.
- İz kale li kavmihi e la tettekun.
- Eted’une ba’len ve tezerune ahsenel halikin.
- Allahe rabbekum ve rabbe abaikumul evvelin.
- Fe kezzebuhu fe inne hum le muhdarun.
- İlla ibadallahil muhlasin.
- Ve terekna aleyhi fil ahirin.
- Selamun ala ilyasin.
- İnna kezalike neczil muhsinin.
- İnnehu min ibadinel mu’minin.
- Ve inne lutan le minel murselin.
- İz necceynahu ve ehlehu ecmain.
- İlla acuzen fil gabirin.
- Summe demmernel aharin.
- Ve innekum le temurrune aleyhim musbihin.
- Ve bil leyl, e fe la ta’kılun.
- Ve inne yunuse le minel murselin.
- İz ebeka ilel fulkil meşhun.
- Fe saheme fe kane minel mudhadin.
- Feltekamehul hutu ve huve mulim.
- Fe lev la ennehu kane minel musebbihin.
- Le lebise fi batnihi ila yevmi yub’asun.
- Fe nebeznahu bil arai ve huve sakim.
- Ve enbetna aleyhi şecereten min yaktin.
- Ve erselnahu ila mieti elfin ev yezidun.
- Fe amenu fe metta’nahum ila hin.
- Festeftihim e li rabbikel benatu ve lehumul benun.
- Em halaknel melaikete inasen ve hum şahidun.
- E la innehum min ifkihim le yekulun.
- Veledallahu ve innehum le kazibun.
- Astafel benati alel benin.
- Ma lekum, keyfe tahkumun.
- E fe la tezekkerun.
- Em lekum sultanun mubin.
- Fe’tu bi kitabikum in kuntum sadikin.
- Ve cealu beynehu ve beynel cinneti neseba, ve lekad alimetil cinnetu innehum le muhdarun.
- Subhanallahi amma yasifun.
- İlla ibadallahil muhlasin.
- Fe innekum ve ma ta’budun.
- Ma entum aleyhi bi fatinin.
- İlla men huve salil cahim.
- Ve ma minna illa lehu makamun ma’lum.
- Ve inna le nahnus saffun.
- Ve inna le nahnul musebbihun.
- Ve in kanu le yekulun.
- Lev enne indena zikren minel evvelin.
- Le kunna ibadallahil muhlasin.
- Fe keferu bih, fe sevfe ya’lemun.
- Ve lekad sebekat kelimetuna li ibadinel murselin.
- İnnehum le humul mensurun.
- Ve inne cundena le humul galibun.
- Fe tevelle anhum hatta hin.
- Ve ebsirhum fe sevfe yubsirun.
- E fe bi azabina yesta’cilun.
- Fe iza nezele bisahatihim fe sae sabahul munzerin.
- Ve tevelle anhum hatta hin.
- Ve ebsir fe sevfe yubsirun.
- Subhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun.
- Ve selamun alel murselin.
- Vel hamdu lillahi rabbil alemin.
Saffat Suresi Türkçe Dinle
Saffat Suresi’nin Anlamı
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
- Andolsun o kuvvetlere, o saf bağlayıp duranlara.
- o haykırıp da sürenlere
- ve o yolda (Allah’ın) uyarı(sını) okuyanlara ki,
- ilahınız birdir sizin.
- Göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbi ve bütün doğuların Rabbidir.
- Bakınız Biz o dünya göğünü (yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla donattık.
- İtaata yanaşmaz her şeytandan koruduk.
- (8-9) Onlar yüce meclisi dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan sıkıya (ateşe, mermiye) tutulurlar. Onlara ayrılmaz bir azap vardır.
- (8-9) Onlar yüce meclisi dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan sıkıya (ateşe, mermiye) tutulurlar. Onlara ayrılmaz bir azap vardır.
- Ancak bir çalıp çarpan (olursa), onunda peşine delip geçen bir ateş takılır.
- Şimdi sor onlara: “Yaratılışça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattıklarımız mı?” Biz kendilerini cıvık bir çamurdan yarattık.
- Fakat sen hayrettesin, onlar ise alay ediyorlar.
- Uyarıldıklarında da düşünmüyorlar.
- Bir mucize gördükleri zaman da alaya alıyorlar.
- Ve diyorlar ki: “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.
- Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecek mişiz?
- Önceki atalarımız da mı?”
- Deki: “Evet! Hem de çok aşağılanmış olarak!”
- Çünkü o zorlu bir kumandadan ibarettir ki, hemen gözleri açılıverir.
- “Eyvah bizlere! Bu o ceza günüdür.” derler.
- İşte bu, o sizin yalan dediğiniz ayırt etme günüdür.
- (22-24) O zulmedenleri, eşlerini ve Allah’tan başka taptıkları şeyleri toplayın mahşere, toplayın da götürün onları Sırat’a, cehennem köprüsüne doğru ve tutuklayın onları çünkü sorguya çekilecekler.
- (22-24) O zulmedenleri, eşlerini ve Allah’tan başka taptıkları şeyleri toplayın mahşere, toplayın da götürün onları Sırat’a, cehennem köprüsüne doğru ve tutuklayın onları çünkü sorguya çekilecekler.
- (22-24) O zulmedenleri, eşlerini ve Allah’tan başka taptıkları şeyleri toplayın mahşere, toplayın da götürün onları Sırat’a, cehennem köprüsüne doğru ve tutuklayın onları çünkü sorguya çekilecekler.
- Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?
- Hayır bugün onlar teslim olmuşlardır.
- Birbirlerine dönmüş soruşuyorlar:
- Siz bize sağdan gelir alaka gösterip dururdunuz (aldatırdınız,) derler.
- (Bunlar da): “Hayır, siz inanmamıştınız,
- bizim size karşı zorlayacak bir gücümüz de yoktu; fakat siz azmış bir kavimdiniz;
- onun için üzerimize Rabbimizin sözü hak oldu. Muhakkak hepimiz tadacağız;
- evet biz sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık!”
- O halde hepsi o gün azapta ortaktırlar.
- İşte Biz suçlulara böyle yaparız.
- Çünkü onlar kendilerine: “Allah’tan başka ilah yoktur.” denildiği zaman kafa tutuyorlardı.
- Ve “Biz hiç deli bir şair için ilahlarımızı bırakır mıyız?” diyorlardı.
- Hayır, o hak ile geldi ve bütün peygamberleri doğruladı.
- Elbette siz o acı azabı tadacaksınız.
- Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.
- Ancak Allah’ın ihlasa mazhar kılınmış kulları müstesnadır.
- İşte onlar için belli bir rızık vardır.
- Meyveler vardır. Onlara daima ikram edilir.
- Naim cennetlerinde.
- Karşılıklı tahtlar üzerinde.
- Akan kaynaktan dolu kadehlerle kendilerine pırlanılır (sunulur).
- Bembeyaz, içenler için lezzetli.
- Onda ne bir zarar vardır ne de başlarına vurur.
- Yanlarında bakışlarını kendilerinden ayırmayan iri gözlü dilberler.
- Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurtalar gibidirler.
- Derken birbirlerine dönmüş soruşuyorlar.
- İçlerinden bir sözcü: “Benim bir arkadaşım vardı.”
- Derdi ki: “Sen gerçekten inananlardan mısın?
- Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman gerçekten biz cezalanacak mıyız?”
- Nasıl bir bakıştırır mısınız (seyretmek ister misiniz)? der.
- Derken bakmış, onu cehennemin ta ortasında görmüş.
- Vallahi doğrusu sen az daha beni helak edecektin! der.
- Rabbimin nimeti olmasaydı ben de buraya celbedilmişlerden olacaktım.
- (58-59) Nasılmış bak? Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azaba uğrayacak da değiliz.
- (58-59) Nasılmış bak? Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azaba uğrayacak da değiliz.
- İşte bu, hiç şüphesiz o büyük murat, büyük bir kurtuluştur.
- Böyle bir murat için çalışsın çalışan erler.
- Nasıl, konmak için bu mu hayırlı yoksa o zakkum ağacı mı?
- Biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır.
- O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
- Tomurcukları şeytanların başları gibidir.
- Mutlaka onlar ondan yiyeceklerdir; yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır.
- Sonra onların üzerine kaynar sudan bir haşlamaları vardır.
- Sonra da dönüşleri şüphesiz cehennemedir.
- Çünkü onlar babalarını sapıklık içinde buldular.
- Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar.
- Gerçekten onlardan önce eskilerin çoğu sapıklıkta idiler.
- Andolsun ki, içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik,
- Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?
- Ancak Allah’ın ihlas ile seçilen kulları başka.
- Andolsun ki, Nuh Bize seslenmişti. Biz de gerçekten ne güzel icabet edenleriz!
- hem onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
- Hem onun neslini sürekli kalanlar kıldık.
- Hem de sonradan gelenler içinde namını bıraktık.
- Bütün alemler içinde Nuh’a selam!
- İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
- Çünkü o Bizim mü’min kullarımızdandı.
- Sonra da diğerlerini suda boğduk.
- Şüphesiz İbrahim de onun kolundandı.
- Çünkü Rabbine tertemiz bir kalb ile geldi;
- çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: “Siz nelere tapıyorsunuz?
- Yalancılık etmek için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz?
- Siz alemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?”
- Derken yıldızlara bir göz attı:
- Ben hastayım dedi.
- O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.
- Derken bir kurnazlıkta onların ilahlarına vardı da “Buyursanıza, yemez misiniz?” dedi.
- (92-93) “Neyiniz var konuşmuyorsunuz?” diyerek yaklaşıp onlara kuvvetli bir darbe indirdi.
- (92-93) “Neyiniz var konuşmuyorsunuz?” diyerek yaklaşıp onlara kuvvetli bir darbe indirdi.
- Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler.
- A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? dedi.
- Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı.
- Haydi, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın! dediler.
- Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de tuttuk kendilerini daha alçak (bir duruma) düşürdük.
- Bir de dedi ki: “Ben Rabbime gidiyorum, O bana yolunu gösterir.
- Rabbim, bana iyilerden (bir evlat) ihsan et!”
- Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik.
- (Oğlu) yanında koşma çağına gelince: “Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?” dedi. (Çocuk da): “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap! Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın!” dedi.
- Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah’a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı).
- Ve ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim!
- Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte Biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.”
- Şüphesiz ki bu apaçık ve kesin bir imtihandı, dedik.
- Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
- Sonradan gelenler içinde kendisine iyi bir nam bıraktık.
- Selam İbrahim’e!
- İşte iyi hareket edenleri böyle mükafatlandırırız.
- Çünkü o Bizim mü’min kullarımızdandı.
- Bir de onu salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik.
- Hem ona hem İshak’a bereketler verdik, ikisinin neslinden de hem güzel davrananlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.
- Andolsun ki, Musa ile Harun’u da minnettar ettik.
- Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık,
- hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.
- Hem kendilerine o belli Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik.
- Kendilerini doğru yola çıkardık.
- Sonrakiler içinde namlarına şunu bıraktık:
- Selam Musa ile Harun’a!
- İşte Biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
- Çünkü ikisi de Bizim mü’min kullarımızdandı.
- Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.
- Kavmine şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- O en güzel yaratanı bırakıp da Ba’le mi yalvarıyorsunuz?
- Rabbiniz ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allah’ı” demişti.
- O zaman onu yalanladılar. Şüphesiz ki onlar da (cehenneme atılmak üzere) hazır bulunduruldular.
- Allah’ın ihlaslı kulları müstesna.
- O’na da sonrakiler içinde şunu bıraktık:
- Selam İlyas’a!
- İşte Biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
- Çünkü o Bizim mü’min kutlarımızdandı.
- Şüphesiz Lut da gönderilen peygamberlerdendir.
- Onu ve bütün ailesini kurtardık;
- geride batanlar arasında kalan bir kadın hariç.
- Sonra diğerlerini yerle bir ettik.
- Ve siz sabahları onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz,
- geceleyin de; hala akıl edip düşünmez misiniz?
- Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.
- Hani bir vakit dolu gemiye kaç(ıp sığın)mıştı,
- kur’a çekişmişti de (gemiden) kaydırılanlardan olmuştu.
- Derken (denize atıldı ve) kendisini balık yuttu. Pişmandı.
- Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı,
- muhakkak diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
- Hemen Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık,
- Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
- Ve onu (Yunus’u) yüz bin insana peygamber olarak gönderdik ve hatta artıyorlardı.
- O zaman iman ettiler de onları bir zamana kadar yararlandırdık.
- Şimdi sor o seninkilere: “Kızlar Rabbine, oğullar onlara öyle mi?
- Yoksa Biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?”
- Ha!.. Onlar şüphesiz uydurdukları iftiralardan dolayı;
- Allah doğurdu, derler. Ve bunlar gerçekten yalancıdırlar.
- (Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?
- Nah sizlere! Nasıl hükmediyorsunuz?
- Hiç mi düşünmezsiniz
- Yoksa sizin için açık bir ferman mı var ?
- O halde getirin kitabınızı doğru söylüyorsanız?
- Bir de Allah ile cinler arasında bir soy bağı uydurdular. Andolsun cinler bilirler ki onlar huzura celbedileceklerdir.
- Allah onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
- Fakat Allah’ın ihlas ile seçilen kulları başka.
- Çünkü siz ve taptıklarınız,
- Allah’a karşı kimseyi baştan çıkaramazsınız,
- Cehenneme saldıran kimseden başkasını.
- (Melekler): “Bizden her birimizin belli bir makamı vardır.
- Elbette biziz o saf saf dizilenler, biziz ;
- elbette biziz o tesbih edenler, biziz.” Derler
- Ve gerçek (şu ki, daha) önce şöyle diyorlardı:
- Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı,
- herhalde Allah’ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.”
- Fakat şimdi O’nu inkar ettiler, artık ileride bilecekler.
- Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir:
- Onlar (var ya), elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır.
- Ve elbette Bizim askerlerimiz mutlaka onlar galip geleceklerdir.
- Onun için bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
- Gör onları(n akibeti ne olacak! Onlar da) yakında göreceklerdir.
- Ve şimdi onlar. Bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
- Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman o acı haber verilenlerin sabahı ne fenadır!
- Yine sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir;
- gör (ne olacak akibetleri. Onlar da) yakında göreceklerdir.
- Güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların isnat ettikleri vasıflardan münezzehtir.
- Selam tüm peygamberlere!
- Ve hamd alemlerin Rabbi Allah’a!