Peygamber Efendimizin Duasıyla Gerçekleşen Mucizeler

Peygamber Efendimizin Duasıyla Gerçekleşen Mucizeler

Cabir bin Abdullah -radıyallahu anh- anlatıyor:

“Bir gün Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte yürüyorduk. Nihayet geniş bir vadiye indik. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kaza-yı hacet yani tuvalet ihtiyacını gidermek için gitti. Ben de bir su kabı ile kendisini takip ettim. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bakındı, fakat arkasına gizlenebileceği bir şey bulamadı. Vadinin kenarında iki ağaç gözüne ilişti. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onlardan birinin yanına giderek dallarından birini tuttu ve:

“Allah’ın izniyle bana boyun eğ!” buyurdu. Ağaç, burnu gemli deve gibi Efendimiz’e ram olup eğildi. Öteki ağaca da gidip dallarından birinden tutarak:

“Allah’ın izniyle bana ram ol!” buyurdu. O da ötekisi gibi eğildi. İkisinin ortasına varınca aralarını birleştirdi ve:

Allah’ın izniyle benim üzerime kapanın!” dedi. Hemen üzerine kapandılar. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- benim yakınında olduğumu hissederse daha ileriye gider diye korkarak hızla koşup oradan uzaklaştım. Bir yere oturup kendi kendime düşünmeye başladım. Gözüm hafifçe yana kayınca birden Peygamber Efendimiz’in geldiğini gördüm. O iki ağaç da birbirinden ayrılmış ve her biri gövdesinin üzerine doğrulmuştu. Peygamber Efendimiz’in bir an durakladığını gördüm. Başıyla sağa ve sola işaret etti. Sonra bana doğru yürüdü, yanıma gelince:

“Ey Cabir! Durduğum yeri gördün mü?” diye sordu.

“Evet, ya Rasulallah!” dedim.

“Öyleyse şu iki ağaca git de, her birinden birer dal kes ve getir. Durakladığım yere geldiğinde, bir dalı sağ tarafına diğerini de sol tarafına dik!” buyurdu. Hemen arzusunu yerine getirip yanına vardım ve:

“Söylediklerinizi yerine getirdim ey Allah’ın Rasulü, ancak bunu niçin yaptık?” diye sordum. Rasulallah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Azap gören iki kabrin yanından geçtim de, bu dallar yaş olarak kaldığı müddetçe şefaatim sayesinde azaplarının hafifletilmesini arzu ettim” buyurdu. Sonra kafilenin konakladığı yere geldik. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Cabir, abdest suyu var mı, insanlara bir sesleniver!” buyurdu… Ensar’dan bir zatın tulumunun ağzında kalmış bir damladan başka su yoktu. O azıcık suyu boşaltacak olsam, tulumun kuru tarafında kaybolup gider, yere bir damla düşmezdi. Peygamber Efendimiz tulumu eline aldı ve ne olduğunu anlayamadığım bir şeyler okudu. Bir taraftan da iki eliyle onu sıkıyordu. Sonra tulumu bana verdi ve:

“Ey Cabir! Büyük bir çanak var mı, bir sesleniver!” buyurdu… Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- elini çanağın içine sokup parmaklarını açtı. Sonra elini çanağın dibine koyup:

“Ey Cabir! Tulumu al da elimin üstüne dök ve “Bismillah” de!” buyurdu. Ben hemen suyu elinin üzerine döktüm ve “Bismillah” dedim. Peygamber Efendimiz’in parmakları arasından su kaynıyordu. Su çanağın içinde dönüyordu, nihayet ağzına kadar doldu. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Cabir! Suya ihtiyacı olanlara seslen!” buyurdu. İnsanlar gelip kana kana su içtiler:

“Suya ihtiyacı olan kimse kaldı mı?” diye seslendim, kimse çıkmadı. Artık Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- elini kaldırdı, çanak ağzına kadar dopdolu duruyordu. Bir müddet sonra insanlar açlıktan şikayet ettiler. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“İnşaallah, Allah sizi doyuracak!” buyurdu. Derken Sifü’l-Bahr’a (deniz sahiline) geldik. Deniz dalgalandı ve sahile bir hayvan attı. Biz bu hayvanın yanına ateş yaktık, etinden pişirdik, kızartma yaptık ve doyuncaya kadar yedik, ancak yarısını bitirebildik…” (Müslim, Zühd, 74)

Peygamber Efendimiz bir kişiye dua ettiğinde bunun tesiri onun üzerinde ömür boyu müşahede edilirdi. Hz. Ebu Hüreyre’ye işittiği hiçbir bilgiyi unutmaması; Hz. Enes bin Malik’e ömrünün, malının, evlatlarının bereketli olması; Hz. Beşir bin Akrabe’ye berekete nail olması; Hz. Ebu’l-Yeser’e ömrünün uzun olup ümmet-i Muhammed’in kendisinden istifade etmesi için yaptığı dualar… bunlardan birkaçıdır. Şu iki hadiseyi buna örnek olarak vermekle iktifa edelim:

Abdullah bin Hişam -radıyallahu anh- Peygamber Efendimiz’e (altı yaşındayken) yetişmiş idi. Annesi Zeyneb bint-i Humeyd onu (Mekke fethinde) Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e götürüp:

“Ya Rasulallah! Oğlumdan müslüman olduğuna dair bey’at al!” dedi. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“O daha küçük!” buyurdu ve başını sıvazlayarak Abdullah’a dua etti.

Abdullah bin Hişam -radıyallahu anh- ileriki yaşlarında çarşıya çıkar, gıda maddeleri satın alırdı. İbn-i Ömer ile İbn-i Zübeyr onu çarşıda görünce hemen yanına varıp:

“Bizi de bu mala ortak et! Zira Peygamber Efendimiz senin için bereket duasında bulundu” derlerdi. Abdullah da on­ları ortak ederdi. Bazı zaman olurdu ki, tam bir deve yükü kar elde eder ve onu evine gönderirdi. (Buhari, Şirket, 13)

Cuayd bin Abdurrahman şöyle anlatır:

“Ben Saib bin Yezid’i doksan dört yaşında iken gördüm, gayet sağlam ve dengeli bir bünyeye sahipti. Bana şöyle dedi:

“-Pekiyi biliyorum ki, şu ya­şımda kulağımın, gözümün çok sağlam olması, ancak Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in duası bereketi iledir. Çocukluğumda teyzem beni Rasulullah’ın huzuruna götürdü ve:

“-Ya Rasulallah, kızkardeşimin oğlu rahatsızdır, onun için Al­lah’a dua ediverseniz!” dedi.

Bunun üzerine Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- başımı sıvazladı ve her hususta bereket görmem için dua etti…”.” (Bkz. Buhari, Menakıb, 21-22)

Ebu Hüreyre -radıyallahu anh- şöyle anlatmaktadır:

“Biz Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber bir seferde idik. Derken bir ara askerlerin azığı tükendi. Bineklerinden bazısını kesmek istediler. Hz. Ömer -radıyallahu anh-:

“Ey Allah’ın Rasulü! Ben cemaatin geri kalan yiyeceklerini toplasam da siz onlar üzerine, bereketlenmeleri için dua ediverseniz daha iyi olmaz mı?” dedi. Efendimiz de öyle yaptı. Buğdayı olan buğdayını, hurması olan hurmasını, hurma çekirdeği olan da çekirdeğini getirdi.”

Orada bulunanlar, Ebu Hüreyre Hazretleri’ne büyük bir hayretle:

“Çekirdekle ne yapıyorlardı?” diye sordular. O mübarek sahabi:

“İnsanlar yiyecek bir şey bulamadıkları için onu emiyor, üzerine de su içiyorlardı” dedi ve hadisenin devamını şöyle anlattı:

“Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- dua buyurdu. Yiyecekler öylesine bereketlendi ki herkes kaplarını doldurdu. Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu ilahi ikram karşısında:

“Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve ben O’nun Rasulü’yüm. Bu iki hususta şüpheye düşmeden Allah’a kavuşan kimse Cennet’e gidecektir” buyurdu.” (Müslim, İman, 44)

Kaynak: Murat Kaya

Yorum gönder