1. Anasayfa
  2. DİNİ BİLGİLER

Huneyn Savaşı Tarihi Nasıl Meydana Geldi?

Huneyn Savaşı Tarihi Nasıl Meydana Geldi?
Huneyn Savaşı Tarihi Nasıl Meydana Geldi
0

Huneyn Savaşı Kısaca

Hevazin Gazvesi de denir; Kur’an-ı Kerim’de adına yer verilen iki gazveden biridir (diğeri Bedir). Adını meydana geldiği mahalden alır; ancak burası tam ve doğru biçimde tesbit edilememiştir. Su kaynaklarından mahrum, çöllerle kaplı bir vadi olan Huneyn’in Mekke’den 10 küsur mil uzaklıkta, deve yürüyüşüyle bir, iki, üç veya dört günlük mesafede bulunduğu şeklinde farklı rivayetler mevcuttur.

Taif yahut Zülmecaz yakınlarında bir vadi olduğunu söyleyenler de vardır (Yakut, II, 359). Eğer Resulullah düşmanı şaşırtmak amacıyla bir hücum yapmayı tasarlamış olsaydı kendi usulüne göre ters bir yol izlemesi ve o sırada Mekke üzerine yürüyüşe geçen düşman kuvvetlerini durdurmak zorunluluğundan dolayı da doğrudan düşmanın üzerine gitmesi gerekirdi. Kaynaklarda yer alan bazı deliller onun daha sonra takip ettiği yolun bulunmasına yardımcı olmaktadır.

Hz. Peygamber, Huneyn’den sonra ele geçirdiği ganimet malları ile birlikte Mekke’nin 15 km. kadar kuzeyindeki Ci‘rane mevkiine gelmiştir ki burası günümüzde dahi bilinmektedir. Buradan sonra ise Huneyn’de dağılan düşmanın büyük kısmının kaçıp sığındığı Taif üzerine yürümüştür. Buna göre Huneyn ve yakınındaki Evtas’ı Taif yönünde, yani Mekke’nin güneydoğusunda değil kuzeydoğusunda aramak daha doğru olur.

Mekke ile Necid arasında ve güneyde Yemen’e kadar uzanan bölgelerde yayılmış olan Hevazin kabileler topluluğu ile Kureyş arasında ticari rekabetin de tesiriyle Cahiliye döneminden beri süregelen bir düşmanlık vardı. Bu düşmanlık, Kureyş’e mensubiyeti sebebiyle Resul-i Ekrem’e ve onun getirdiği İslamiyet’e de yönelmişti. Hevazinliler’den özellikle göçebe hayatı yaşayan bazı kabileler Hudeybiye Antlaşması’nın yol emniyetiyle ilgili hükümlerini ihlal ettiklerinden Hz. Peygamber üzerlerine bazı küçük seriyyeler göndermişti.

Ancak kin ve düşmanlıkları artarak devam ettiği için Hevazinliler, Mekke’nin fethi sırasında Resulullah’ın Kureyş’ten sonra en önemli hedeflerinden biri haline gelmişti. Nitekim Mekke’ye karşı yapılacak fetih harekatının gizli hazırlıklarına dair henüz bir bilgiye sahip bulunmayan Hz. Ebu Bekir’in ordunun nereye gideceği yolundaki sorusuna kızı Hz. aişe’nin, “Bilmiyorum; belki Süleym, belki Hevazin, belki de Sakifliler’e karşı gidecektir” şeklinde verdiği cevap da bunu göstermektedir.

Esasen Hevazinliler de Hz. Peygamber’in büyük bir ordu ile Medine’den yola çıktığını işittikleri zaman onun kendi üzerlerine yürüyeceğini düşünmüşler ve savaş hazırlıklarına başlamışlardı. Bu arada İslam ordusunun keşif birliği Arc bölgesinde onların bir casusunu ele geçirdi. Casus, Hevazinliler’in toplandığını ve başlarında kabilenin genç kumandanı Malik b. Avf’ın bulunduğunu söyledi.

Mekke’nin fethinden sonra Hz. Peygamber’in Taif yolu üzerindeki Nahle’de bulunan Uzza heykelini yıktırması, aynı akıbetin kendi putları olan Lat’ın da başına geleceğini düşünen Hevazin kabilesinin mühim bir kolunu teşkil eden ve Taif’te yaşayan Sakifliler’i telaşlandırdı. Sakifliler de o sırada yürüyüşe geçerek Evtas’ta toplanmaya başlayan Hevazinliler’e katıldılar. Düşman ordusunun kumandanlığını otuz yaşlarındaki Malik b. Avf en-Nasri yapıyordu. Ordugahını Evtas’ta kuran Malik müslümanlarla topyekün savaşı göze almış ve bunun için tecrübeli kişilerin muhalefetine rağmen askerlerinin kadın, çocuk, mal ve hayvanlarını da yanlarına almalarını emretmişti; böylece onların en değerli varlıklarını savaş meydanında bırakıp kaçmalarına engel olabileceğini düşünüyordu.

İstihbaratçısı Abdullah b. Ebu Hadred el-Eslemi’den Hevazin ve Sakif kabilelerinin Evtas vadisinde toplandıkları haberini alan Resulullah hemen savaş hazırlıklarına başladı ve Mekke’nin fethinden on yedi gün sonra 6 Şevval 8 (27 Ocak 630) tarihinde 12.000 askerle yola çıktı. Askerlerin 10.000’ini fetih için Medine’den gelenler, 2000’ini de ganimet ele geçirmeyi düşünen veya Hevazinliler’e düşman olan Mekkeliler teşkil ediyordu.

Bu sefer sırasında kullanılmak üzere Hz. Peygamber, henüz İslam’a girmeyen ve kendisine Mekke’nin fethinden sonra dört ay süre tanınan Safvan b. Ümeyye’den 100 zırhla bunlara yetecek kadar silah ve 50.000 dirhem, amcasının oğlu Nevfel b. Haris’ten 300 mızrak, Abdullah b. Ebu Rebia ile Huveytıb b. Abdüluzza’dan 40.000’er dirhem ödünç aldı ve bunları savaştan sonra kendilerine iade etti. İslam ordusunda Ümmü Umare, Ümmü’l-Haris ve Ümmü Süleym gibi kadınlar da bulunuyordu.

Savaş 11 Şevval 8 (1 Şubat 630) Perşembe sabahı başladı. Huneyn’e gece ulaşan İslam ordusu şafak sökünceye kadar beklemiş, fecir vakti Süleymoğulları’ndan 100 süvarinin oluşturduğu Halid b. Velid’in kumandasındaki öncü birliğinin arkasından harekete geçmişti. Hevazinliler ise müslümanlardan önce vadiye gelmiş, en dar ve kumlu yerine pusu kurmuşlardı. İslam askerleri buraya varınca Hevazinliler onları ok yağmuruna tuttular. Havanın henüz karanlık olması yüzünden pusudaki düşmanların yerlerini tesbit etmek çok zordu.

Ürken atlar ve develer sebebiyle öncü birliğinin dağılması üzerine İslam ordusunun büyük bir kısmı düzensiz bir biçimde geri çekilmeye başladı. Bir süre sonra Hz. Peygamber’in etrafında muhacir, ensar ve Ehl-i beyt’ten çok az sayıda asker kalmıştı. Bu bozgun üzerine, fetih sırasında müslüman olmuş veya henüz İslamiyet’i kabul etmemiş bir kısım Mekkeliler bu duruma nasıl sevindiklerini ifade eden sözler sarfetmişlerdir (İbn Hişam, IV, 443-444).

Huneyn Savaşı Sonuçları

Kur’an-ı Kerim’de bu bozguna, 12.000 kişilik ordudan gurur duyan bazı müslümanların kendilerine çok güvenmeleri ve böbürlenip övünmeleri sebep gösterilmiştir: “Andolsun ki Allah size birçok yerde ve sayınızın çokluğundan dolayı övündüğünüz, fakat çokluğunuzun size fayda vermediği, yeryüzünün bütün genişliğine rağmen dar gelip de sonunda arkanızı dönüp kaçtığınız Huneyn Savaşı’nda da size yardım etmişti” (et-Tevbe 9/25). Dağılan orduyu toplamak üzere Resul-i Ekrem, “Ey insanlar, nereye gidiyorsunuz? Bana geliniz! Ben Allah’ın elçisiyim. Ben Abdullah’ın oğlu Muhammedim!” diye sesleniyor fakat sözlerini duyuramıyordu.

Nihayet gür sesli Abbas’ın yardımıyla savaş meydanından kaçanların geri dönmesi sağlandı ve tekrar hücuma geçilerek büyük bir zafer kazanıldı. Kur’an-ı Kerim’de bu hususa şöyle işaret edilmiştir: “Bozgundan sonra Allah peygamberine ve müminlere sükunet veren rahmetini indirdi; sizin görmediğiniz ordular gönderdi ve münkirleri kahrederek azap verdi ki işte kafirlerin cezası budur” (et-Tevbe 9/26). Bu savaşta 200 müslümanın şehid olduğu, müşriklerden ise meşhur şair ve cengaver Düreyd b. Sımme’nin de aralarında bulunduğu 300 kişinin öldüğü rivayet edilmektedir. Hz. Peygamber ashabına çocuk, kadın, hizmetçi ve köleleri öldürmemelerini emretmiş ve o gün öldürülen bir kadına çok üzülmüştü (İbn Kesir, III, 638-639).

Yenilginin ardından kaçan Hevazinliler’in büyük kısmı kumandanları Malik ile birlikte Taif’e, bir kısmı da Evtas’a sığındı; geri kalanlar ise Nahle’ye yöneldiler. Peygamber Efendimiz savaşın ertesi günü kendisi Taif üzerine yürürken bir birliği Evtas’a, bir birliği de Nahle’ye sevketti. Bunlardan ikincisi, kaçanların dağlara çıkmaları üzerine takipten vazgeçerek geri döndü. Ebu amir el-Eş‘ari kumandasındaki diğer birlik Evtas’ta Hevazinliler’le yaptığı savaşı kazandı; ancak Ebu amir şehid düştü.

Huneyn Savaşı Ganimet Paylaşımı

Kumandayı alan Ebu Musa el-Eş‘ari, ele geçirdiği esirlerle ganimetleri Hz. Peygamber’in talimatı gereği Ci‘rane’ye getirdi. Taif’i kuşatan Resulullah ise haram ayların yaklaşması ve diğer bazı sebeplerle bir ay kadar sonra kuşatmayı kaldırarak ganimetlerin toplandığı Ci‘rane’ye geldi. Hz. Peygamber’in gelişinin ardından esir ve ganimetler beytülmal hissesi olarak beşte biri ayrıldıktan sonra ashaba paylaştırıldı ve müellefe-i kuluba daha fazla pay verildi.

Bu sırada bir Hevazin heyeti kabilenin İslamiyet’i kabul ettiğini bildirerek mallarını ve esirlerini geri istedi. Esirler arasında bulunan şair Züheyr b. Surad el-Cüşemi’nin okuduğu bağışlanmalarını dileyen şiiri de beğenen Resulullah, Malik b. Avf’ı kabileye amil tayin edip esirleri veya mallarını tercih etmelerini söyledi; onların esirleri tercih etmeleri üzerine de esir, kadın ve çocukların geri verilmesini emretti.

Ashabın büyük çoğunluğu buna razı oldu; karşı çıkanlar da Peygamberimiz tarafından, ele geçirilecek ilk ganimetten her esire karşılık altı hisse verileceği söylenerek ikna edildi. Esirler arasında Hz. Peygamber’in sütkardeşi Şeyma da vardı. Peygamberimiz onu çeşitli hediyelerle kabilesine gönderdi. Bazı kaynaklara göre ganimet olarak alınan 24.000 deve ile 40.000 koyun ve 4000 ukıyye gümüş de geri verildi.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir